7 Şubat 2016 Pazar

Değerler Eğitimine değer mi?

On yıldan fazla bir zamandır okul panolarının önemli bir kısmını işgal eden kimi zaman yarışmalarla ve hatta şerefine tertip edilen olimpiyatlarla anılan değerler eğitimi, k12’de ve okul öncesinde genelde aylık olarak belirlenen erdemler çerçevesinde işlenmektedir. Özellikle özel okullarda nispeten farklı uygulamaları olsa da değerler eğitiminin genelde bir pano etkinliğine indirgenmiş olduğu söylenebilir. Ayrıca aslında değerler eğitimi tüm öğretmenlerin görev alanında tanımlanıyor olsa da genellikle müdür yardımcılarının, rehber öğretmenlerin, din dersi öğretmenlerinin ya da özel olarak görevlendirilen öğretmenlerin sorumluluğunda yürütülmektedir. Oldukça geniş bir çerçevede ve belirsiz bir yapıda sunulduğu için uygulamada kurumlar arası farklılıklar da ortaya çıkmaktadır. Örneğin; kimi özel okulların tüm derslere bütünleşik ve genellikle örtük bir müfredatla sunulan değerler eğitimi programı uyguladığı bilinmektedir. Değerler eğitiminin TTKB tarafından onaylanan belli bir programı, ders saati ve alanı temsil eden branş öğretmenleri olmadığı gibi ölçme değerlendirme açısından da bir etkinliği yoktur. Doğal olarak; TEOG ya da YGS/LYS gibi üst kuruma geçmeye yönelik sınavlarda da bir hükmü yoktur.

Bütün bu belirsizlik ve karmaşaya rağmen çoğu zaman kişisel çabalarla bazen de organize bir çalışmayla değerler eğitimi uygulamaları yürütülmeye devam edilmektedir. Fakat değerler eğitiminin öğrenenleri nasıl etkilediği, yani işe yarayıp yaramadığı konusu bir muammadır. Şu ana kadar uygulanan değerler eğitimi programlarının etkililiği üzerine cesurca laf edebilecek boylamsal bir çalışmanın ya da yapılan çalışmaların sonuçlarını özetleyecek bir metaanalizin yapıldığına rastlanmamıştır. Kaldı ki böyle bir çalışma yapılmış olsa bile merkezi bir müfredatın olmaması nedeniyle tüm değerler eğitimi programlarına genellenebilmesi zaten mümkün değildir. Lokal olarak uygulanan değerler eğitimi programlarının denekler üzerindeki etkililiğini çalışan araştırmalar da benzer nedenlerle değerler eğitimi üzerine genel bir değerlendirmeyi olanaksız kılmaktadır.

Aslında uygulanan programların etkililiğinden daha önce tartışılması gereken başka hususlar da vardır. Örneğin; uygulamanın temelini teşkil eden erdemler neye göre seçilmektedir? Açıktır ki özellikle değerler eğitiminin örtük olarak yapılması durumunda seçilen erdemler daha önemli hale gelmektedir. Çünkü uygulamanın sonucunda çocuklarımız birilerinin önemli görerek seçtiği erdemleri farkında olmadan kazanmış olacaklardır. Bu durumda pekâlâ değerler eğitimi tek başına bir “ideolojik aygıt”a dönüşebilir. Üstelik devletin değil, her kurumda etkin olan kişiler ya da toplulukların ideolojik aygıtına. Çocuklarını belirli bir misyonu sahiplenmiş özel okullara gönderenler için bu önemli bir sorun olmayabilir; ama özellikle MEB’in temel amaçlarına riayet etmesi beklenen devlet okullarının bu konudaki durumu tartışmaya açıktır.

Bir başka husus da değerler eğitimi alanında kullanılan materyaller ve etkinliklerin niteliği ile ilgilidir. Malum olduğu üzere, değerler eğitimi duyuşsal alan eğitimini ilgilendiren bir konudur. Duyuşsal alanda uygun/etkili materyal ya da etkinlik geliştirmek ise bilişsel alana göre daha zor ve karmaşık bir iştir. Değerler eğitimi uygulamalarının genelde panolara hapsedilmiş olmasının altındaki temel nedenin bu olduğu söylenebilir. Bu durum, değerler eğitiminde niteliği ve albeniyi düşürdüğü gibi iyi kötü belirlenen amaçların ters tepmesine bile neden olabilmektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere kazanımların-uygulamaların niteliği ve uygulamaların etkililiği değerler eğitimi konusunda en fazla dikkat çeken sorunsallar olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat maalesef değerler eğitiminin sorunları bunlarla da bitmemektedir. Kısa ve uzun vadeli etkileri açısından düşünülerek konunun farklı boyutlarıyla çalışılması ve tartışılması elzem görünmektedir. Yazının okunabilirlik sınırlarını zorlamamak adına sonraki yazılarda yeniden konuya dönmek niyetiyle tartışmayı alevlendirecek bir soruyla bitirmek isterim: Dostlar alışverişte görsün diye değilse bu kadar külfet, bu haliyle değerler eğitimine değer mi gerçekten?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder